Davutoğlu'ndan başörtüsü açıklaması
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu bugün İstanbul'da yaptığı açıklamalarla tüm kesimlere başörtüsü yasaklarının bir daha tartışılacak üzere güvenceye bağlanması ve bu konunun siyaset üstü bir duyarlılıkla ele alınmadı çağrısında bulundu.
Davutoğlu'nun açıklamalarında şunları söyledi;
“Değerli vatandaşlarım,
Bugün kamu vicdanında derin yaralar açmış, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinin kalıntısı başörtüsü yasağının tümüyle gündemden kalkması ve başörtüsü özgürlüğünün bir insan hakları meselesi olarak anayasal ve yasal teminat altına alınması konusunda tarihi sorumluluk bilinciyle bir çağrıda bulunmak üzere huzurunuzdayım.
Esasen insan odaklı anayasalar ve yasalar insan hak ve özgürlüklerine dayanmak zorundadır. İnsan hak ve özgürlüklerinin ise anayasalardan ve yasalardan güç almaya, onlar tarafından korunmaya ihtiyacı yoktur.
Ancak devlet adına vatandaşların hak ve özgürlüklerinin sınırlarını tanımlama hakkını kendinde gören vesayet odaklarının hakim olduğu siyasal düzenlerde bu temel ilke gözardı edilir.
Bu temel ilkeyi gözardı eden 12 Eylül ve 28 Şubat darbe rejimleri hiçbir anayasal ve yasal temeli olmayan başörtüsü yasağını fiili ve keyfi olarak devreye sokmuşlardır.
Başörtüsü yasağı inandığı şekilde yaşamak isteyen genç kızların gelecek hayallerini yok etmiş, kadınlarımızın sosyal hayata katılımlarını engellemiş, ailelerde büyük travmaların yaşanmasına neden olmuş, kamu vicdanında derin yaralar açmıştır.
Bu yasak çetin mücadeleler sonrasında benim de içinde bulunduğum AK Parti hükümetleri döneminde kademeli bir şekilde yine fiili olarak kaldırılmıştır. Başta sayın Erdoğan olmak üzere bu yasağın kalkması konusunda birlikte mücadele ettiğimiz bütün siyasilere, aydınlara ve kanaat önderlerine teşekkürü bir borç biliyorum.
Ancak, acı tecrübelerle biliyoruz ki ülkemizde pusuda bekleyen yasakçı zihniyet her an yeniden hortlayabilir ve fiili olarak başlatılan, fiili olarak kalkan yasağı tekrar fiili olarak getirmeye kalkabilir.
Başörtüsü özgürlüğünü yasal teminat altına alma yönünde Sayın Kılıçdaroğlu’nun teklifi sonrasında ortaya çıkan tartışmalar bu yasakçı ve rövanşist çevrelerin hala var olduğunu ve fırsat kolladığını açıkça ortaya koymuştur.
Bugün bu yasağı bir daha gündeme gelmeyecek şekilde ortadan kaldırabilmek için tarihi bir fırsat önümüzdedir. Bu bağlamda başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere AK Partili yöneticilere ve başörtüsü mağduriyetini yaşamış bütün kadınlarımıza çağrıda bulunmak istiyorum.
Sayın Cumhurbaşkanı,
Tarih toplumların ve liderlerin önüne zamanlıca değerlendirdiklerinde tarihe geçecekleri fırsatları altın tepsi içinde sunar.
Erdemli ve hikmetli liderler bu fırsatları kendi nefsi ihtirasları ve kısa vadeli siyasi çıkarları için değil insanların genel yararı ve uzun dönemli kalıcı etkileri açısından değerlendirirler.
Niyet sorgulaması yapmazlar, neticeye odaklanırlar.
Değerleri hakim kılmaya çalışırlar, asla araçsallaştırmazlar.
Hikmet ve erdemden yoksun güç odaklı liderler ise her fırsatı güçlerini pekiştirecek ve rakiplerini zayıflatacak araç olarak görürler.
Kısa dönemli güç birikimini uzun dönemli ve kalıcı değer birikimine tercih ederler.
Bu nedenledir ki, bu fırsatları oportünistçe kullanmak isterken zamanın momentumunu kaybederler.
Başörtüsü yasağının her aşamasını yaşamış bir nesil adına ama en önemlisi de bu yasağın gerçek mağdurları onurlu kadınlarımız adına sizden istirham ediyorum.
Bu momentumu kaçırmayınız!
Kendisi için nice bedeller ödenen bir onur mücadelesinin sembolü olan başörtüsünü siyasi bir gol fırsatı olarak görmeyiniz.
Siz bugün başörtüsünü siyasi bir gol fırsatı olarak görüp araçsallaştırırsanız bu tarihi fırsatı kaçırırsınız.
Allah sunduğu imkanı değerlendirmek yerine nefsi hesap yapan fırsatçılara fırsat vermez.
Bugün bu imkanı değerlendirmemeniz sebebiyle bu fırsat kaçarsa ve pusuda bekleyen yasakçı zihniyet ilerde bir imkan bulup bu yasağı tekrar hortlatırsa bundan zarar görecek nesillerin ağır vebali omuzlarınızda olur.
Kazanımlarımızı kaybederiz korkusunu yayarak ve bu argüman üzerinden yaşanan yoksulluğu, yolsuzluğu ve yasakları örtmeye çalışarak seçim kampanyası yürütmeyi planlarsanız bilin ki samimiyetini kaybetmiş bir siyasi mücadele kamu vicdanında bir karşılık bulamaz.
Ne mi yapmalıyız?
Birincisi, başörtüsü özgürlüğünü anayasal teminat altına alacak teklifi tek başına ve kendi içinde tutarlı bir şekilde gündeme getiriniz ve en kısa sürede bütün partilerin tam bir mutabakatı ile anayasa değişikliğini TBMM’nden geçirmeyi hedefleyiniz.
Hepimizin en büyük değeri olan aileyi koruma ile ilgili düzenlemeyi de, yine bir insan hakları meselesi olan Alevi vatandaşlarımız ile ilgili düzenlemeyi de ayrı ayrı TBMM’ne getirin. Onlara da hep beraber en güçlü desteği verelim.
Cumhuriyetimizin 100. Yılına girerken bütün meselelerimizi birer birer geride bırakalım ve bu işin öncülüğünü yapma şerefi size ait olsun. Bu tarihi fırsatı farklı düzenlemeleri bir araya getirmek dolayısıyla detayda ortaya çıkabilecek tartışmalara ve görüş ayrılıklarına kurban etmeyelim.
İkincisi, kimileri kimyasal silahlar da kullanarak yüzbinlerce insanı katleden milyonlarca insanı süren, kimilerini 15 Temmuz darbesinin faili kimilerini terörist devlet terörü uygulamakla itham edip hiçbir zaman konuşmayacağınızı ilan ettiğiniz yabancı liderlere uzattığınız elinizi farklı siyasi görüşlere sahip olmakla birlikte aynı bayrağın altında aynı ülkenin vatandaşları olarak yaşayan siyasi liderlere de uzatınız ve bu konuyu kendileri ile müzakere ederek tam bir mutabakat ile çözmek üzere görüşmeye davet ediniz.
Böyle bir adımdan hiçbir şey kaybetmezsiniz; aksine toplumsal barışa katkınız ve öncülüğünüz dolayısıyla en muhalifleriniz tarafından bile takdir edilirsiniz.
Aksine, sizden farklı düşünen liderleri alaya alan ve bu can yakan meseleyi bir futbol maçına indirgeyen istihzai bir tutum size yakışmadığı gibi toplumun vicdanında da karşılık bulmaz.
Sayın Kılıçdaroğlu’nu geçmişteki söz ve eylemleri üzerinden mahkum etmeye kalkmanız da inandığımız değerler açısından doğru değildir.
Yaşanan tecrübelerden ders alarak tutum ve görüş değiştirmek bir zaaf değil bir erdemdir.
Öyle olmasaydı Hz. Mevlana “dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım” der miydi?
İşte, son yıllarda gördüğüm bütün baskıları, hakaretleri ve provokasyonları bir kenara bırakarak ve nefsimi bir kez daha ayaklar altına alarak onyıllarca bu sorunun acısını yaşamış onurlu kızlarımız ve kadınlarımız adına sizden bu konuyu ele almak üzere kamuoyuna açık bir şekilde randevu talebinde bulunuyorum.
Hiçbir nefsi duygu ve siyasi çıkar hayatımızı vakfettiğimiz değerlerden daha önemli değildir.
Tarihin bu kritik eşiğinde milletimizi bir bütün olarak rahatlatacak adımlar atınız. Bir seçimi nasıl kazanacağınıza değil, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına nasıl yaralarını kapatmış bir toplum olarak gireceğimize odaklanınız.
Değerli AK Partili yöneticiler,
Sayın Cumhurbaşkanına yaptığım bu çağrı sizler için de geçerlidir.
Bu konuşmamı kaleme alırken herbiriniz gözümün önünden geçtiniz.
Hanımlarımızın ve kızlarımızın başörtüleri için omuz omuza mücadele verdiğimiz günleri hatırladım.
Gözüm doldu, yüreğim yandı.
Son yıllarda yaşadığım derin hayal kırıklıklarını ve ihtilaflarımızı da bir kenara bırakarak geçmişte bu mağduriyeti yaşamış kadınlarımız ve ilerde yaşaması muhtemel gelecek nesillerimiz adına sizlerden de istirham da bulunuyorum:
Lütfen Sayın Cumhurbaşkanına gidiniz ve bu tarihi fırsatı kaçırmamak gerektiğini anlatınız.
Alanı, gençlik yıllarımızdan bugüne yüreğimizi yakan bu sorunun çözümünü başka konularla ilişkilendirerek Sayın Cumhurbaşkanına bir siyasi gole çevirme telkininde bulunan Makvayelist çevrelere bırakmayınız. Bilin ki bu fırsatçı çevreler güç ve çıkar için yarın aynı golü sizlere ve bizlere atmaktan hiç çekinmeyecektir.
Son dönemde bazı konuları Sayın Cumhurbaşkanına aktarmakta zorluklar yaşadığınızı biliyorum.
Ne olur, bu kez yüreğinizin sesini dinleyin ve bu sorunun tam bir toplumsal mutabakat ile çözülmesine katkıda bulununuz ki tarihi bir sınavı hep beraber aşabilelim.
Başörtüsü mağduriyetini yaşamış saygıdeğer kadınlarımız, aziz kardeşlerim,
Bu sorunun gerçek mağduru da, kahramanı da sahibi de sizlersiniz.
Bu konunun siyasi bir malzeme, bir gol fırsatı olmadığını haykırma hakkı da size aittir.
Şu anda bile 28 Şubat döneminde okullara devam edemeyen genç kızlarımızla yaptığım dersleri hatırlıyorum.
Yıllarca onlarla Bilim ve Sanat vakfında hafta sonları ders yapmış, acılarını paylaşmış ve eksikliklerini kapatmaya çalışmıştım.
Bana hoca ünvanı siyasette değil o yıllarda bu çabalarım dolayısıyla benim iradem dışında verildi.
O yıllarda hafta sonları sabah erken saatlerden akşam geç saatlere kadar süren o derslere katılmış kardeşlerim başta olmak üzere başörtüsü mücadelesi vermiş bütün kardeşlerime sesleniyorum.
Gelecek nesillerin bir daha böyle bir mağduriyet yaşamaması için sesiniz yükseltin.
Bütün partilerin mutabakatı ile çıkacak yasal ve anayasal düzenleme başörtüsü özgürlüğünü bir daha hiçbir gücün geri alamayacağı şekilde teminat altına alacaktır.
Sesinizi yükseltmenizi bir siyasi partinin genel başkanı olarak değil, bu mağduriyeti içerden yaşamış bir kardeşiniz olarak talep ediyorum.
Sizden bu bağlamda siyasi destek ve oy talebim de yoktur.
Bu tür insan hakları konularını oy hesabı ve siyasi fırsat veya gol perspektifinden değerlendirmeyi siyasi rantiyecilik olarak görürüm.
Siyasi ahlak anlayışımda böylesi bir siyasi rantiyeciliğin yeri olmamıştır, asla olmayacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanına, sayın AK Parti yöneticilerine ve başörtüsü mağduriyeti yaşamış saygıdeğer kardeşlerimize yönelik bu çağrımın karşılık bulacağını ümit ediyorum.
Bu çerçevede atılacak hiçbir adımdan geri durmayacağımı bir kez daha kamuoyumuza ilan ediyorum.
Netice ne olursa olsun bütün çabam “Şahit ol Yarab” diyebilmek içindir.
Allaha emanet olunuz”