"HADİ GÖZÜNÜZ AYDIN" DEMEYİ ÇOK İSTERDİM
Çocukluğumuzda okuldan çıkar, koşa koşa eve giderdik. Kıyafetlerimizi bile değiştirmeden, çantayı eve attığımız gibi okul bahçesine geri döner son olarak da geminin kaptanı okul müdürünün gitmesini beklerdik.
***
Arkadaşlarımızla toplanır, sınıf maçı mahalle maçı gibi belli bir klasmana tabi tuttuğumuz futbol maçını oynardık. Maç sonrası açardık bir kola. Sen şöyle pas verdin ben böyle gol attım diye sohbet ederdik.
***
Terli terli topun peşinde koşar, akşam karanlığı çökmeye başlayınca da evimize dönerdik. Koşmaktan yanaklarımız al al olurdu. Annemiz, babamız söylenirdi haliyle.
***
Annem hasta olmamdan korkar babam da başıma bir şey gelmesinden endişe ederdi.
***
Yaz tatillerimiz, mahallenin lise çağına gelmiş abileriyle bile saklambaç oynayarak geçerdi. Annelerimiz gecenin geç saatlerine kadar sokakta bir kaldırım taşının üzerine oturur, yanlarına da yeni demlenmiş bir çay alır koyu bir muhabbete koyulurlardı.
***
Son zamanlar adı değişen, bizim bilye dediğimiz misket de oynardık.
Bizde adı met olan çelik çomak oyunu da çocukluğumuzun son hatıralarında kaldı.
***
12-13 yaşlarındaydım sanırım. Babam İstanbul'da ticaret yaptığı birinden alacağını alamadığı için karşılığında bilgisayar almıştı.
Bilgisayar dedimse bugünkü donanıma sahip değil tabi.
32 megabayt RAM'i var. En fazla mayın tarlası oynarsınız. Öyle de yapıyorduk.
Ekstramız film izlemekti, 3gp formatında. O zamanlar H264'ler Bluray'ler yok tabi.
***
Keşke o illet hiç icat edilmese de çocukluğumuz öyle kalsaydı dediğimiz anlar oldu. Bugün hala bu cümleyi kullananlar vardır eminim.
***
Bilgisayarla tanıştıktan sonra hayatımız değişti. Önceleri evimizde bilgisayar vardı ama internet yoktu.
Sırayla bilgisayar ve internet tüm evlere yayılmaya başladı. Evimizden çıktı, cebimize girdi. Oradan da beynimize...
***
Benim çocukluğumu anlattığım yıllar 1997-2005 yılları arası falan. Allah aşkına, 15-20 yılda dünya ve insan bu kadar mı değişir!
Daha önceki yıllarda çocukluk yaşayan benim büyüklerimin, çok daha değerli anıları vardır; duyuyoruz bunları.
***
Hep şunu duyarız: Amaan sizinki de çocukluk mu? Bizim zamanımızda şöyleydi...
Anlayacağınız, gelen her yeni yıl bir öncekini aratıyor maalesef...
***
Şimdi biz de bugünün çocuklarına aynı cümleleri kuruyoruz.
Neden?
Çünkü dünya çok değişti.
***
Çocuk sabah kalkıyor, adeta bir robot gibi...
Kıyafetleri giydiriliyor, okula hazırlanıyor, servise emanet ediliyor, sonra öğretmene, sonra tekrar servise son olarak da aileye teslim ediliyor.
Çocuğun kâşif yönü var belki! Körelip gidiyor.
***
Allah aşkına soruyorum, bugün kaç tane çocuk karıncaların evine yiyecek götürmesini saatlerce izliyor?
Kaç tane çocuk mahallesinde diğer çocuklarla çıkıp saklambaç oynuyor ya da maç yapıyor?
Kaç çocuğun, kaç tane arkadaşı var ve farklı karakterler tanıyor.
***
Devir çok değişti, yıllar çok acımasız oldu.
Geldiğimiz bugün ise pandemi var malum.
2020 yılı bitti diye ne kadar çok şükreden oldu.
***
Ama sorun senede mi? Bunu hiç sorduk mu kendimize?
Bence değil. Yılın ne suçu var? Dün 2020 bugün 2021.
***
Değişen sadece rakam. Dönem aynı dönem, insanlar aynı insanlar, zaman aynı zaman ve amaç aynı amaç.
Yazımın başlığında da belirttiğim gibi. Hadi gözümüz aydın demeyi çok isterdim.
Ama maalesef gelenin gideni aratmadığı bir yıl görmedim ben.
***
Ağzını hayra aç diyenler de vardır mutlaka. İnşallah gelen sayesinde, gideni aramayız. Temennimiz bu yönde.
2021 gerçekten sağlık, huzur, mutluluk ve bereket getirsin.
Mutlu yıllar...