Dikkat! Kilo almanızın nedeni 'çevreniz' olabilir!
Dünya Sağlık Örgütü’nün 21. yüzyılın en önemli sağlık problemlerinden biri olarak belirttiği ‘obezite’ insan sağlığını kısa ve uzun dönemde tehlikeye atacak şekilde artmış anormal yağ birikimi olarak tanımlanıyor. Ülkemizde her 100 kişiden 20’sinin obezite problemiyle mücadele ettiği belirtiliyor.
20 Mayıs 2021 - 12:27
Yakın gelecekte de dünyada her 3 kişiden 2’sinin obezite sorunu yaşayacağı tahmin ediliyor. Obezitenin gelişiminde en başta ‘hatalı beslenme’ ve ‘hareketsizlik’ olmak üzere metabolik farklılıklar ve genetik özellikler gibi pek çok etken rol oynuyor. “Göz ardı edilen diğer önemli etken ise çevresel faktörlerin davranışlarımızda oluşturduğu değişimlerin obezite için itici bir güç olabileceğidir.” uyarısında bulunan Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, şöyle devam ediyor: “Yapılan çalışmalar normal kilolu bireylerle kıyaslandığında obezite sorunu olan kişilerin hatalı beslenme alışkanlıklarını tetikleyen ve fiziksel aktivite düzeylerini düşüren ortamlara daha fazla maruz kalmış olduklarını ortaya koyuyor. Bazı çevresel koşullar boş kalori, yani besin değeri düşük, kalori içeriği yüksek besin tüketimini arttırıyor ve hareketsizliğe yol açıyor. Bunların sonucunda yüksek enerji alımına karşın düşük enerji kullanımı nedeniyle obezite gelişebiliyor. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarının değişmesi, fiziksel aktivite düzeyinin arttırılması gibi değiştirilebilir risk faktörlerine çevresel değişim de eklenmeli” Peki hangi çevresel faktörler kilo alımında etkili oluyor? Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik obezite riskini artıran 6 çevresel etkeni anlattı; önemli öneriler ve uyarılarda bulundu!
Yüksek kalori içeren gıdaların kolayca bulunabilmesi
Fast food, işlenmiş gıdalar, paketli ürünler ve gazlı-şekerli içecekler kilo alma sürecini destekleyen olumsuz faktörler arasında ilk sıralarda yer alıyor. “Bugünkü koşullarda, bu ürünler gibi enerji yoğunluğu yüksek, ancak besin değeri açısından bir anlamı olmayan lezzetli gıdalara oldukça kolay erişilebiliyor. Ayrıca bu tür ürünlerin fiyatları birçok sağlıklı besine kıyasla daha ucuz oluyor. Tüm bunlar kilo alımına neden olan bu gıdaların fazla tüketilmesiyle sonuçlanıyor” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, şöyle devam ediyor: “Ancak besin ögelerinden fakir olan işlenmiş gıdalar ve fast food yemekler; yüksek yağ, rafine karbonhidrat ve koruyucu içermeleri nedeniyle kısa sürede açlığa neden olarak, gün içindeki öğün sayısını ve alınan kaloriyi arttırıyor. Bunların sonucunda da ağırlık artışı kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla bu ürünlere ancak çok sık olamamak şartıyla sağlıklı bir beslenme planında yer verebilirsiniz.”
Büyük porsiyonlar
Yemek yemenin sosyal organizasyonların bir parçası haline gelmesi, yoğun iş temposu nedeniyle evde yemek pişirmeye vakit bulamamak gibi nedenlerden dolayı çoğumuz sıkça dışarıda yemek yiyor veya yemeği dışarıdan sipariş ediyoruz. Ancak son 50 yılda, özellikle fast food satış noktalarındaki porsiyonların 5 kata kadar arttığı belirtiliyor. “Müşteri memnuniyeti için büyütülen porsiyon miktarları ve gösterişli sunumlar tokluk hissine rağmen yemeye devam etme davranışını tetikleyerek alınan kalori miktarını arttırabiliyor.” uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, önerilerini şöyle sıralıyor: “Dışarıda yediğiniz veya satın aldığınız menülerde küçük porsiyonları tercih edin. Menülerde bulunan sos, patates ve kola gibi gazlı içecekleri tüketmekten kaçının. Porsiyonlarda bir değişiklik yapılamıyorsa az soslu, ızgara veya fırında pişmiş ana yemeklerin yanında salata, yeşillik ve ayran gibi sağlıklı seçenekleri tüketin ve mümkün olduğunca hiç tuz eklemeyin.”
Teknolojinin sunduğu imkanlar
Televizyon, bilgisayar, tablet ve telefon gibi iletişim araçları, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hem bilgi hem iş hem de eğlence anlamında her şeye ulaşabildiğimiz araçlara dönüştü. Bu nedenle artık uzun saatler ekran başında kalabiliyoruz. Pandemi süreciyle birlikte evden çalışma ve uzaktan eğitim sistemine geçiş artmış olan sürelerin de üzerine çıkmamıza yol açtı. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik ancak bu durumun hareketsizlikle beraber atıştırmalık alışkanlığının oluşmasına da neden olduğunu belirterek, şunları söylüyor: “Obezite riskinin önüne geçmek için ekran kullanım süresini düşürebilir, iş veya eğitim nedeniyle ekran başında geçireceğiniz sürelerin arttığı durumlarda 30 dakikada bir kalkıp küçük egzersiz veya esneme hareketleri yapabilirsiniz. Çalışırken, film izlerken veya oyun oynarken bir şeyler tüketmek istiyorsanız seçiminizi şekersiz bitki çayı, şekersiz kahve, çiğ kuruyemiş veya bir porsiyon taze meyve gibi sağlıklı alternatiflerden yana yapmanız, yüksek şekerli, yağlı gıdaları yedikten sonra oluşan hızlı acıkma probleminin ve yüksek kalori alımınızın önüne geçecektir.”
Yetersiz yeşil alan
Günlük enerji alım miktarınızı azaltsanız dahi fiziksel olarak yeterince aktif bir hayatınızın olmaması kilo alma riskinizi arttırabiliyor. Yaşadığımız çevrede yürüme alanlarının ve parkların, fiziksel aktivite yapabileceğimiz alanların az olması ağırlık artışıyla birlikte obeziteye neden oluyor. Bunun aksine bisiklet yolları, park, oyun alanı, yürüyüş yolu ve yeşil alanlarda zaman geçirmek beden kitle indeksinin belli aralıklarda tutulmasında fayda sağlıyor. Hareketsiz kalmamak için haftada en az 3-4 gün 30-45 dakika, evinize yakın yürüyüş alanlarında, parklarda, uygunsa yaşadığınız site veya apartman çevresinde tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin. Yaşadığınız çevrede bu tür alanlar yoksa online egzersizlerden de faydalanabilirsiniz.
Besinlerin yerleşim düzeni
Besinlerin bulundukları yer de obezite riskini artıran önemli çevresel etkenlerden. Örneğin susayıp mutfağa bir bardak su içmeye gittiğinizde, tezgahın üzerinde duran çikolatayı fark edip hiç aklınızda yokken kendinizi çikolata yerken bulabilirsiniz. “Bu herkes için elbette böyle değildir, ancak ürünleri çoğunlukla bulundukları yer dolayısıyla tercih ediyoruz. Bu nedenle en sağlıklı seçeneği kolay ulaşılabilir bir noktaya koymanız çok önemli” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, sık tüketildiğinde ağırlık artışına yol açan rafine şekerli ve yüksek yağlı besinleri alışveriş listenizden çıkarmanın, bu mümkün değilse kolay ulaşabileceğiniz ve sürekli maruz kalacağınız alanlara koymamanın ağırlık denetimini olumlu yönde etkileyeceğini söylüyor.
Reklamlar
Şekerli tahıllar, şeker ve şekerli içeceklerle ilgili reklamlar sadece televizyonlarda değil, günlük yaşantımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Lif ve vitamin açısından fakir olan, yüksek yağ, şeker ve tuz içeren besinlerin yanı sıra hayvansal yağ içeriği yüksek olan besinler, reklamların da etkisiyle hayatımızda gitgide daha fazla yer edinmeye başladı. Besin tercihlerimizi daha bilinçli yapmak, sağlıklı beslenme planı içerisinde bu gıdalara az sıklıkla ve belli miktarlarda yer vermek, ağırlık denetimi için önemli bir adım olacaktır.
Yüksek kalori içeren gıdaların kolayca bulunabilmesi
Fast food, işlenmiş gıdalar, paketli ürünler ve gazlı-şekerli içecekler kilo alma sürecini destekleyen olumsuz faktörler arasında ilk sıralarda yer alıyor. “Bugünkü koşullarda, bu ürünler gibi enerji yoğunluğu yüksek, ancak besin değeri açısından bir anlamı olmayan lezzetli gıdalara oldukça kolay erişilebiliyor. Ayrıca bu tür ürünlerin fiyatları birçok sağlıklı besine kıyasla daha ucuz oluyor. Tüm bunlar kilo alımına neden olan bu gıdaların fazla tüketilmesiyle sonuçlanıyor” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, şöyle devam ediyor: “Ancak besin ögelerinden fakir olan işlenmiş gıdalar ve fast food yemekler; yüksek yağ, rafine karbonhidrat ve koruyucu içermeleri nedeniyle kısa sürede açlığa neden olarak, gün içindeki öğün sayısını ve alınan kaloriyi arttırıyor. Bunların sonucunda da ağırlık artışı kaçınılmaz oluyor. Dolayısıyla bu ürünlere ancak çok sık olamamak şartıyla sağlıklı bir beslenme planında yer verebilirsiniz.”
Büyük porsiyonlar
Yemek yemenin sosyal organizasyonların bir parçası haline gelmesi, yoğun iş temposu nedeniyle evde yemek pişirmeye vakit bulamamak gibi nedenlerden dolayı çoğumuz sıkça dışarıda yemek yiyor veya yemeği dışarıdan sipariş ediyoruz. Ancak son 50 yılda, özellikle fast food satış noktalarındaki porsiyonların 5 kata kadar arttığı belirtiliyor. “Müşteri memnuniyeti için büyütülen porsiyon miktarları ve gösterişli sunumlar tokluk hissine rağmen yemeye devam etme davranışını tetikleyerek alınan kalori miktarını arttırabiliyor.” uyarısında bulunan Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, önerilerini şöyle sıralıyor: “Dışarıda yediğiniz veya satın aldığınız menülerde küçük porsiyonları tercih edin. Menülerde bulunan sos, patates ve kola gibi gazlı içecekleri tüketmekten kaçının. Porsiyonlarda bir değişiklik yapılamıyorsa az soslu, ızgara veya fırında pişmiş ana yemeklerin yanında salata, yeşillik ve ayran gibi sağlıklı seçenekleri tüketin ve mümkün olduğunca hiç tuz eklemeyin.”
Teknolojinin sunduğu imkanlar
Televizyon, bilgisayar, tablet ve telefon gibi iletişim araçları, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hem bilgi hem iş hem de eğlence anlamında her şeye ulaşabildiğimiz araçlara dönüştü. Bu nedenle artık uzun saatler ekran başında kalabiliyoruz. Pandemi süreciyle birlikte evden çalışma ve uzaktan eğitim sistemine geçiş artmış olan sürelerin de üzerine çıkmamıza yol açtı. Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik ancak bu durumun hareketsizlikle beraber atıştırmalık alışkanlığının oluşmasına da neden olduğunu belirterek, şunları söylüyor: “Obezite riskinin önüne geçmek için ekran kullanım süresini düşürebilir, iş veya eğitim nedeniyle ekran başında geçireceğiniz sürelerin arttığı durumlarda 30 dakikada bir kalkıp küçük egzersiz veya esneme hareketleri yapabilirsiniz. Çalışırken, film izlerken veya oyun oynarken bir şeyler tüketmek istiyorsanız seçiminizi şekersiz bitki çayı, şekersiz kahve, çiğ kuruyemiş veya bir porsiyon taze meyve gibi sağlıklı alternatiflerden yana yapmanız, yüksek şekerli, yağlı gıdaları yedikten sonra oluşan hızlı acıkma probleminin ve yüksek kalori alımınızın önüne geçecektir.”
Yetersiz yeşil alan
Günlük enerji alım miktarınızı azaltsanız dahi fiziksel olarak yeterince aktif bir hayatınızın olmaması kilo alma riskinizi arttırabiliyor. Yaşadığımız çevrede yürüme alanlarının ve parkların, fiziksel aktivite yapabileceğimiz alanların az olması ağırlık artışıyla birlikte obeziteye neden oluyor. Bunun aksine bisiklet yolları, park, oyun alanı, yürüyüş yolu ve yeşil alanlarda zaman geçirmek beden kitle indeksinin belli aralıklarda tutulmasında fayda sağlıyor. Hareketsiz kalmamak için haftada en az 3-4 gün 30-45 dakika, evinize yakın yürüyüş alanlarında, parklarda, uygunsa yaşadığınız site veya apartman çevresinde tempolu yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirin. Yaşadığınız çevrede bu tür alanlar yoksa online egzersizlerden de faydalanabilirsiniz.
Besinlerin yerleşim düzeni
Besinlerin bulundukları yer de obezite riskini artıran önemli çevresel etkenlerden. Örneğin susayıp mutfağa bir bardak su içmeye gittiğinizde, tezgahın üzerinde duran çikolatayı fark edip hiç aklınızda yokken kendinizi çikolata yerken bulabilirsiniz. “Bu herkes için elbette böyle değildir, ancak ürünleri çoğunlukla bulundukları yer dolayısıyla tercih ediyoruz. Bu nedenle en sağlıklı seçeneği kolay ulaşılabilir bir noktaya koymanız çok önemli” diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Ezgi Hazal Çelik, sık tüketildiğinde ağırlık artışına yol açan rafine şekerli ve yüksek yağlı besinleri alışveriş listenizden çıkarmanın, bu mümkün değilse kolay ulaşabileceğiniz ve sürekli maruz kalacağınız alanlara koymamanın ağırlık denetimini olumlu yönde etkileyeceğini söylüyor.
Reklamlar
Şekerli tahıllar, şeker ve şekerli içeceklerle ilgili reklamlar sadece televizyonlarda değil, günlük yaşantımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Lif ve vitamin açısından fakir olan, yüksek yağ, şeker ve tuz içeren besinlerin yanı sıra hayvansal yağ içeriği yüksek olan besinler, reklamların da etkisiyle hayatımızda gitgide daha fazla yer edinmeye başladı. Besin tercihlerimizi daha bilinçli yapmak, sağlıklı beslenme planı içerisinde bu gıdalara az sıklıkla ve belli miktarlarda yer vermek, ağırlık denetimi için önemli bir adım olacaktır.
FACEBOOK YORUMLAR