Kayseri'de bir Selçuklu mimarisi: 'Gülük Cami'
Camiler, gerek mimarisi gerekse atmosferi sayesinde toplumun dikkatini çeken ibadethanelerdir. Gülük Cami de bu ibadethanelerden bir tanesidir. Peki Gülük Camii’nin tarihi ve özellikleri nedir?
08 Ekim 2023 - 16:00
KAYSERİ (1HA) – Yerel geleneğin dışında abidevi bir çini mihraba sahip olan Gülük Cami, bu özelliği ile Kayseri eserleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahip ve Danişmentliler döneminde yaptırılan Gülük Külliyesi, cami medrese ve onların hemen yanında yer alan ve günümüzde bulunmayan hamamdan oluşuyor. Külliyenin veya caminin inşa tarihini ve banisini belirten bir kitabesi yoktur. Yapı üzerinde bulunan iki kitabeden daha eski olanı kuzeydoğu cephede yer alan ve sonradan eklenen taçkapı üzerindedir. Bu kitabeye göre yapılar 1211 yılında Sultan Mehmet Melik Gazi’nin yeğeni olan Yağıbasan Mahmut kızı Atsız Elti Hatun tarafından onartılmıştır. 1334 tarihinde meydana gelen deprem sonucu zarar gören yapı, ikinci defa 1335 yılında Alemuddin oğlu, Külek tarafından onartılmıştır. Onarım ile beraber cami için düzenlenen vakfiyesinde birçok arazi giderlerini karşılamak amacıyla cami’ye vakfedilmiştir.
Gülük Cami’nin Mimari Yapısı
Eser, tümü ile 34x25,5 metre ölçülerinde enine dikdörtgen bir alanı kaplıyor. Caminin ince yönü blok taşlarla inşa edilmiş olup; değişik onarımların izleri oldukça belirgindir. Binanın güney cephe duvarında iki alt ve üç üst penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden biri alt ve üst cami bölümüne diğerleri ise medrese bölümüne aittir. Batı cephesinde yer alan alt pencere ise iki katlı medresenin üst odalarına aittir. Doğu cephe duvarı ise zeminde 2,5 metre yükseklikte dört adet dikdörtgen pencere vardır. Caminin kuzey cephe duvarı ise caminin ve medresenin ön cephe duvarıdır. Bu cephede, kuzey doğusunda bulunan ve Atsuz Elti Hatun tarafından yaptırılan Taçkapı, ondan sağa (batıya) doğru 11 metre uzaklıkta cami kapısı ve cami kapısından yaklaşık 8 metre uzaklıkta ise medresenin giriş kapısı bulunmaktadır. Cami kapısının kemeri, dokuz ince yonu taşından meydana gelmiş olup; hemen üzerinde bir rozet ve 1335 tarihli onarıma ait kitabe bulunmaktadır. Cami kapısının kemerindeki üzengi taşları profillidir. Cami girişinde aynı zamanda mihrap aksının bulunduğu ve kuzey-güney doğrultusundaki derinliği 22.66 m., genişliği ise 5.56 ile 5.80 m. arasında değişen bir sahına rastlanmaktadır. Bu sahın güneyinde mihrap, kuzeyinde kapı, doğu ve batı yönlerinde ise ayaklar ve kemerlerle sınırlandırılan orta sahın durumundadır.
Caminin giriş bölümü 45,54 m. genişliğinde, 3,73 m. derinliğinde olup, bu bölümün döşemesi cami döşemesinden 58 cm. yüksekliktedir. Bu bölümün üstü mihrap doğrultusunda dik olarak uzanan çift merkezli beşik tonoz örtmektedir. Caminin avlu mekanı doğu ve batı yönlerinde değişik açıklıktaki üç kemer ve dörder ayakla sınırlandırılmış olup, üstü yine giriş bölümünde olduğu gibi çift merkezli beşik tonoz ile örtülüdür. Bu tonozun orta kısmında 3,80x5,80 m. ölçüsünde dikdörtgen bir açıklık vardır. İlk hali Selçuklu mimarisinde görülen ve cami ortasında bir açıklık (ışıklık) olduğu tespit edilmiştir.
Bu açıklık sonradan doğu ve batı yönlerine yapılan ek kemerlerle kareye dönüştürülmüş ve buraya 3,60 m. çapında bir kubbe yapılmıştır. Mimari süslemede çiniyi yer yer kullanmış olmakla birlikte, daha ziyade mahalli bir malzeme olan taşı benimsemiş bulunan Kayseri'de mahalli geleneğin dışına çıkılarak ortaya konmuş böylesine muhteşem bir eserin varlığı, mozaik çini mihrapların bir gelenek halinde inşa edildiği Konya ile bir bağlantı kurmak suretiyle açıklanabilir. Yapım tarihi ve ustası kesin olarak bilinmeyen bu mihrap sanat tarihi araştırmacıları tarafından 13. yüzyılın ikinci yansına veya sonlarına tarihlendirilmektedir.
Gülük Cami’nin Mimari Yapısı
Eser, tümü ile 34x25,5 metre ölçülerinde enine dikdörtgen bir alanı kaplıyor. Caminin ince yönü blok taşlarla inşa edilmiş olup; değişik onarımların izleri oldukça belirgindir. Binanın güney cephe duvarında iki alt ve üç üst penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden biri alt ve üst cami bölümüne diğerleri ise medrese bölümüne aittir. Batı cephesinde yer alan alt pencere ise iki katlı medresenin üst odalarına aittir. Doğu cephe duvarı ise zeminde 2,5 metre yükseklikte dört adet dikdörtgen pencere vardır. Caminin kuzey cephe duvarı ise caminin ve medresenin ön cephe duvarıdır. Bu cephede, kuzey doğusunda bulunan ve Atsuz Elti Hatun tarafından yaptırılan Taçkapı, ondan sağa (batıya) doğru 11 metre uzaklıkta cami kapısı ve cami kapısından yaklaşık 8 metre uzaklıkta ise medresenin giriş kapısı bulunmaktadır. Cami kapısının kemeri, dokuz ince yonu taşından meydana gelmiş olup; hemen üzerinde bir rozet ve 1335 tarihli onarıma ait kitabe bulunmaktadır. Cami kapısının kemerindeki üzengi taşları profillidir. Cami girişinde aynı zamanda mihrap aksının bulunduğu ve kuzey-güney doğrultusundaki derinliği 22.66 m., genişliği ise 5.56 ile 5.80 m. arasında değişen bir sahına rastlanmaktadır. Bu sahın güneyinde mihrap, kuzeyinde kapı, doğu ve batı yönlerinde ise ayaklar ve kemerlerle sınırlandırılan orta sahın durumundadır.
Caminin giriş bölümü 45,54 m. genişliğinde, 3,73 m. derinliğinde olup, bu bölümün döşemesi cami döşemesinden 58 cm. yüksekliktedir. Bu bölümün üstü mihrap doğrultusunda dik olarak uzanan çift merkezli beşik tonoz örtmektedir. Caminin avlu mekanı doğu ve batı yönlerinde değişik açıklıktaki üç kemer ve dörder ayakla sınırlandırılmış olup, üstü yine giriş bölümünde olduğu gibi çift merkezli beşik tonoz ile örtülüdür. Bu tonozun orta kısmında 3,80x5,80 m. ölçüsünde dikdörtgen bir açıklık vardır. İlk hali Selçuklu mimarisinde görülen ve cami ortasında bir açıklık (ışıklık) olduğu tespit edilmiştir.
Bu açıklık sonradan doğu ve batı yönlerine yapılan ek kemerlerle kareye dönüştürülmüş ve buraya 3,60 m. çapında bir kubbe yapılmıştır. Mimari süslemede çiniyi yer yer kullanmış olmakla birlikte, daha ziyade mahalli bir malzeme olan taşı benimsemiş bulunan Kayseri'de mahalli geleneğin dışına çıkılarak ortaya konmuş böylesine muhteşem bir eserin varlığı, mozaik çini mihrapların bir gelenek halinde inşa edildiği Konya ile bir bağlantı kurmak suretiyle açıklanabilir. Yapım tarihi ve ustası kesin olarak bilinmeyen bu mihrap sanat tarihi araştırmacıları tarafından 13. yüzyılın ikinci yansına veya sonlarına tarihlendirilmektedir.
FACEBOOK YORUMLAR