Medyada pandemi haberciliği nasıl olmalı, nasıl işlenmeli?

Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından bu yıl 8’inci kez “Dijital Çağda Kriz İletişimi” başlığında gerçekleştirilen Uluslararası İletişim Günleri’nde dünyanın çeşitli üniversitelerinden akademisyenler bir araya geldi. Cardiff Üniversitesi’nden Prof. Dr. Simon Cottle, medyada pandemi haberciliğini ele aldığı konuşmasında “Covid-19 sadece geçici ve ölümcül bir vaka değil, aslında günümüzdeki farklı alanlarla bağlantılı süregelen küresel kriz için bir uyanış çağrısı olması gerekir” dedi

Medyada pandemi haberciliği nasıl olmalı, nasıl işlenmeli?
28 Mayıs 2021 - 15:55
Üsküdar Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından her yıl farklı bir temayla düzenlenen Uluslararası İletişim Günleri'nin 8’incisinin ana başlığı Dijital Çağda Kriz İletişimi olarak belirlendi. Pandemi nedeniyle çevrimiçi olarak düzenlenen sempozyumda ulusal ve uluslararası düzeyde tanınmış davetli konuşmacılar yer aldı.

“Küresel krizlerin haberciliği noktasında yeniden düşünmeye başlamalıyız”

Sempozyumun ikinci gününde davetli konuşmacı olarak katılan Cardiff Üniversitesi’nden Prof. Dr. Simon Cottle, “Medyada Pandemi Haberciliği” başlıklı konuşmasında içerisinde bulunduğumuz pandeminin tüm dünya için bir uyanış çağrısı olması gerektiğini söyledi.

Prof. Dr. Simon Cottle, “Son 10 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığımız pek çok krizi anlama noktasında bir güçlük çektiğimizi düşünüyorum. Şu anda insanlık tarihinde dünya medeniyetinin çöküşünü ifade eden, eşi benzeri görülmemiş bir dönemde yaşıyoruz ve bu bağlamda diğer her şeyle birlikte küresel krizlerin haberciliği noktasında yeniden düşünmeye başlamamız gerekiyor. Covid-19 bir halk sağlığı krizi olarak karşımıza çıkıyor. Bu minvalde daha geniş popülasyonları Covid-19 riski konusunda eğitme gerekliliği ortaya çıkıyor” dedi.

“Küresel krizlerin hepsi birbiriyle bağlantılı”

Şu anda karşı karşıya olduğumuz küresel krizlerin tek başına değerlendirilemeyeceğini kaydeden Prof. Dr. Simon Cottle, “Biz bunları ayrı bir felaket olarak görüyoruz ancak Covid-19 da dahil olmak üzere bu hastalıkların birçok açıdan insanların doğayla olan ilişkisinden ortaya çıktığını görüyoruz. Bu krizlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu unutmamamız lazım. Krizler tecrit halinde var olmuyorlar. Toplumsal, ekonomik, siyasi olarak bağlam dahilinde karşımıza çıkıyorlar ve maalesef krizler birbirini besliyor. Buna odaklanmamız gerekiyor. 10 yıl önce küresel kriz tanımı bile kullanılmamaktaydı. Krizlerin yıkıcı etkileri ulus devletlerin sınırlarını düzeneklerini aşacak ve sivil toplumun, yönetim sistemlerinin iş birliği dahilinde ulusaşırı bir bağlamda iş birliğini gerekli kılacaktır” diye konuştu.

“Medya ve iletişim barış ve çevresel adaletin talep edileceği mecralar olacak”

Küresel krizlerle mücadelede medya ve iletişimin önemine işaret eden Prof. Dr. Simon Cottle, “Özellikle küresel krizlerin yıkıcı etkilerinin dünya ekolojisi ve dünya üzerindeki insan da dahil tüm yaşam formları üzerinde etkileri olacaktır. Medya ve iletişim ihtilaf ve ayrılıklar noktasında küresel krizlerle birlikte kötüleşen ve barış talebinin ve çevresel adaletin talep edileceği mecralar olarak karşımıza çıkacak. Medya ve iletişimin bu alandaki etkisi çok önemli olacaktır. Covid-19 sadece geçici ve ölümcül bir vaka değil, aslında günümüzdeki farklı alanlarla bağlantılı süregelen küresel kriz için bir uyanış çağrısı olması gerekir” dedi.

Pandemilerin uzun yıllar öngörülen durumlar olduğunu kaydeden Prof. Dr. Simon Cottle, Covid 19 gibi pandemilerin aslında doğanın yıkımı ve tahrip noktasında karşımıza çıktığını kaydederek bu krizin farklı krizleri tetikleyeceğini, bu nedenle bu krizin gazeteciler tarafından daha fazla ele alınması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Ümit Atabek, yeni teknolojilerin etkilerini değerlendirdi

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen oturumda Yaşar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ümit Atabek, “Krizler Çağında İletişim: Yeni İletişim Teknolojileri İşe Yarar mı?” başlıklı sunumunda ülkemizde ve dünyada medya alanındaki değişimlere dikkat çekerek bu değişimlerin sonuçlarına işaret etti.

Prof. Dr. Ümit Atabek, Babıali ve İkitelli gazeteciliğini karşılaştırdı

21. Yüzyıl başından itibaren teknolojide yaşanan gelişmelerle beraber medyada önemli değişiklikler yaşandığını belirten Prof. Dr. Ümit Atabek, yüksek teknolojinin iş sahasına girmesinin daha fazla emek sömürüsünü beraberinde getireceğini kaydetti.

Buna bağlı olarak ücretlerin düşeceğini, böylelikle de çalışma koşullarının kötüleşeceğini belirterek Türkiye’de gazeteciliğin Babıali gazeteciliğinden İkitelli gazeteciliğine geçişinde benzer süreçlerin yaşandığını belirten Prof. Dr. Ümit Atabek, “Babıali gazeteciliği klasik, kovansiyonel standart teknolojinin kullanıldığı gazetecilik için bir sembolik kullanım. İkitelli gazetecliği ise daha modern teknolojinin kullanıldığı gazetecilikten bahsediyoruz. Yüksek teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte veya İkitelli plazalardaki teknoloji imkanlarının artmasıyla beraber gazetecilik kalitesinin düştüğünü görmekteyiz. İkitelli gazeteciliğinde bunu görüyoruz. Ücretler düşük, star gazetecilerle standart gazeteciler arasında ciddi bir fark var. Genellikle gazetecilerin önemli bir kısmı düşük maaşlara çalışıyorlar ama star gazetecilerin daha yüksek ücretler aldığını görüyoruz. Herhangi bir sendikalaşma durumu söz konusu değil, öz itibarlarının düştüğünü görüyoruz. İş kaybının olduğunu görmekteyiz” dedi.

Prof. Dr. Ümit Atabek, küresel bağlamda da Amazon Mechanical Turk’u örnek vererek Amazon’un sunduğu bir hizmet olan büyük bir teknoloji şirketinin de en düşük ücretlerle en düşük kalitede emek kullandığı için eleştirildiğini kaydetti.

“Gelecekte gazeteci yerini “medya üreticiliği” alacak”

Prof. Dr. Ümit Atabek, gelecekte de haberlerin olacağını ancak günümüz gazeteciliğindeki gibi bu şekilde sunulmayacağını belirterek gazeteci kavramının yerini medya üreticiliği kavramının alabileceğini söyledi. Prof. Dr. Ümit Atabek, “İçerik üretimine odaklanılacaktır. Büyük ihtimalle 20 yıl içerisinde gazetecilik kavramı belki daha az kullanılacaktır” dedi.

“Pandemide zenginlik yeniden dağıldı”

Uppsala Üniversitesi’nden Doç. Dr. Gregory Simons, “Kriz İletişimi Perspektifinden Zorunlu Koronavirüs Tecrit Anlatısına Karşı Dijital Direniş” başlıklı konuşmasında pandemi sürecinin dünya üzerindeki etkilerini değerlendirdi.
Pandeminin ilk olarak jeopolitik rekabeti anlamlı ölçüde artırdığını kaydeden Doç. Dr. Gregory Simons, “Bu jeopolitik rekabet, özellikle tek kutuplu ABD öncülüğünde bir yönetim anlayışının olduğu döneme karşılık geldi ve buradan çok kutuplu Batılı olmayan bir dünyaya geçiş durumu söz konusu. İkincisi zenginliğin yeniden dağılması söz konusu. Zenginler daha zenginleşti. Yoksullar ise daha da yoksullaştı. ABD’nin rakamlarına baktığımız zaman ABD’nin en zenginlerinin bu kriz neticesinde 3 trilyon dolardan daha fazla gelir elde ettiklerini, yoksulların ise 3 trilyon dolar civarında bir rakamı kaybettiğini görüyoruz. Özellikle DSÖ’nin sokağa çıkma kısıtlamalarını bir uygulama standardı olmak yerine son bir çözüm olarak değerlendirmeyi önerdiğini görüyoruz” dedi.

“Bireysel özgürlükler kötü bir şekilde etkilendi”

Doç. Dr. Gregory Simons, bu süreçte bireysel hak ve özgürlüklerin kötü bir şekilde etkilendiğini kaydederek demokratik ülkeler diye kendini tanımlayan ülkelerde korkunun daha fazla kullanılan, başvurulan bir şey haline geldiğini söyledi.
 
Hibya Haber Ajansı

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum