Türk Kadınlar Birliği'nden 87. yıldönümü kutlaması

Türk kadınına seçme seçilme hakkı verilişinin 87. yıldönümü dolayısıyla, Türk Kadınlar Birliği’nden de açıklama geldi.

Türk Kadınlar Birliği'nden 87. yıldönümü kutlaması
05 Aralık 2021 - 13:37
Türk Kadınlar Birliği Kayseri Şube Başkanı Ayşe Uzunlu açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Devletin güçlü politikalarla bir an önce nüfusun yarısının siyasi, ekonomik ve kültürel potansiyelini harekete geçirecek tedbirleri alması gerekmektedir.

Bugün “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişi”nin 87. yılındayız.  Savaş sırasında kadınlar yüzyıllardır kapalı kaldıkları evlerinden dışarı çıkmıştır. Anadolu kadınları her cephede savaşmış; cephe gerisinde cephane, kıyafet üretmiş; erkeklerden boşalan esnaflık ve memurlukları başarıyla yapmışlardır. Öte yandan Tanzimat Fermanı ile başlayan batılılaşma sürecinde de bürokrat ve aristokrat ailelerin kızları evde okutularak gelişmeleri sağlanmıştır. Fatma Aliye, Nezihe Muhittin, Halide Edip gibi birçok kadın, kadın hakları konusunda makaleler yazmış, konuşmalar yapmıştır. 1923’te kadınlar milletvekili olabilmek için Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisi ‘Kadınlar Halk Fırkası'”nı kurmak istemişler ancak yürürlükteki yasalar gereği bu parti kurma girişimi, Kadınlar Halk Fırkası’nın Türk Kadınlar Birliği Derneği’ne dönüşmesi ile sonuçlanmış; kadınların siyasi mücadelesi ise devam etmiştir.

Öte yandan; Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının da kadını eşit yurttaş olarak görmek istediklerini Atatürk’ün birçok konuşmasında görmek mümkündür. 1924 anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması gündeme gelmiş ancak ilerleme kaydedilememiştir. Mustafa Kemal Atatürk, 1925'te Kastamonu'da yaptığı konuşmada şöyle der: “Toplumu kalkındırmak istiyorsak, izlememiz gereken daha emin ve daha etkili bir yol vardır. O yol da Türk kadınını çalışmalarımıza ortak etmek, hayatımızı onunla birlikte yürütmek; kadının, bilimsel, toplumsal ve ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapma yoludur.”

Bu konuşma ile kadın-erkek eşitliği ilkesini açıkça ortaya koyan Atatürk, Birleşmiş Milletler’in, 20 yıl sonra kabul ettiği Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi’nin 1. ve 2. maddesi ile yayımladığı ilkeleri, çok daha önce dile getirmiştir. Burada son yıllarda kasıtlı olarak çıkarılan “5 Aralık Dünya Kadınlar Günü ya da Kadın Hakları Günü” söylemine de vurgu yapmak gerekir. Bugün dünyanın çok geç kaldığı ama Türk kadınlarının onlardan çok önce elde ettiği “Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verildiği” gündür. Dünya Kadın Hakları Günü değildir.

1926’da Medeni Kanun ile eşit yurttaşlık hakkı elde edilmiştir. Yapılan anayasa değişiklikleri ile 1930’da yerel yönetimler, 1933’de muhtarlık ve ihtiyar heyeti, 1934’de de milletvekili seçme ve seçilme hakkı yasalara girmiştir.

Ancak eşit hakların yasalar ile güvence altına alınması hayata geçebilmesi anlamına gelmemiştir. Kadınların karar mekanizmalarında yer alması, siyasette eşit oranda temsil edilmesi gibi siyasi; istihdam, eşit işe eşit ücret gibi ekonomik sıkıntılar hala devam etmektedir. Bunlardan daha vahim olmak üzere kadına şiddet ve kadın cinayetleri de her geçen gün artarak devam etmekte; kadınlar giderek kendisini daha güvensiz hissetmektedir.

Yasaların uygulanması, uluslararası sözleşmelerde verilen sözlerin yerine getirilmesi için etkili devlet politikalarının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu çalışmalarda geçici ve özel önlemlerle yani pozitif ayrımcılık yapılarak kadınların güçlendirilmesi esas alınmalıdır.
Kadınların siyasi hayatta yer alamaması, az yer alması ve yer alanların da kadın hakları konusunda nitelikli çalışmalar yapamaması; nüfusun yarısının temsil edilememesi ve gerçek demokrasiye ulaşılamaması anlamına gelmektedir. Yönetimde yer bulmuş olanların sessizlik ve eylemsizlikleri de her geçen gün kadını ve toplumu daha da geriye götürmektedir. Son olarak aydınlatma lambalarının geç açılması konusunda bile hiçbir kadın milletvekili ses yükseltmemiştir. Siyasi hayattaki ayrımcılık ve cinsiyet eşitsizliği topluma yansımakta, bir kısır döngüye girilmekte, kadınlar güvensizliğe itilmekte ve geri bırakılmaktadır. Oysaki Atatürk’ün dediği gibi “Mümkün müdür ki bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!

Ülkemizin daha demokratik ve ekonomik açıdan da daha güçlü olmak için kadınlarının güçlü olmasına ve kadın temsiline ihtiyaç vardır. Devletin güçlü politikalarla bir an önce nüfusun yarısının siyasi, ekonomik ve kültürel potansiyelini harekete geçirecek tedbirleri alması gerekmektedir."
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum